BİR ADIMLA BAŞLADI HER ŞEY…

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Elektriklerin kesilmesiyle başladı her şey. Ne güzel kesildi ama İstanbul’un kalbinde, Taksimde saatlerce. İstiklal’de feci bir kalabalık, hava hafiften esmekte, insanlar el ele tutuşmuşlar hem soğuğu hissetmemek hem de kalabalıkta o loş ortamda birbirlerini kaybetmemek adına. En son 60’li yıllarda adım atmıştık modern dünyaya, Neil Armstrong amcanın sekerekten ayda yürüyüşüyle. Dünya için küçük ama insanlık için büyük bir adımdı gelişebilirliğe, bilime yaptığı vurgu nedeniyle. Her şeye bakışımız değişti bir anda. Normal olarak karşıladığımız aksaklıklar batmaya başladı artık, kör göze parmak misali. Evet, biz hâlâ bunları TRT 1’den öğreniyorduk veya radyoda duyuyorduk ama fark etmezdi, aya adım atılmıştı artık. Beklentiler artmıştı hâlâ daha karşılaşmadı- ğımız yeniliklere rağmen. İnsanlık adım atmıştı yeni bir dünyaya geri alınamazdı artık bu. Sonraki dönemlerde çok daha büyük yenilikler takipçisi oldu bu küçük adımın. Şu an hâlâ daha onunla tanışmamış olanlar, nasıl bir lanet olduğunu bilmeyenler oldu- ğu halde hayatımızın vazgeçilmez parçası haline gelmiş olan internet bunların en çok hayatımızda yer tutanı. Fakat gerçek bir sorunla karşı karşıya kaldık umutlarımızı, beklentilerimizi emekli eden. Her şey daha garip bir hal almaya başladı, beklenmedik değişimlere uğradı sosyal hayatımız. Sınırlar koyuldu özgürlük hülyasına.

Ne değişti? Ohooo anlatmakla bitmez! Bir tsunami geçmiş gibi garipleşmeye başladı her şey. 11 Eylül’de iki uçağın pist yerine ikiz kulelere iniş yapması aldı götürdü olağanüstü bir şekilde kafalarda oluşmaya baş- layan huzurlu hayat hayallerini. Bir korku imparatorluğu yaratıldı bir anda dünyanın kalburüstü ülkelerini kapsayan. Afrika’da mahalle kabadayısından kaçan insanın ne işi olur 11 Eylül’le falan ya da onu imparatorluğa dâhil etsen ne olur. O zaten kendisininkinden fazlasıyla mutsuz ama ona alışmış en azından, yenisine adapte olmaya çalışırken alimallah 1 milyonuncu psikolojik travmasını geçirebilir.

Ama başka bölgelerde kazın ayağı öyle değil. İnsanları korkutacaksın ki, inansınlar, boyun eğsinler, böylece ceplerinden eksilenin nereye gittiğini sorgulamasınlar. Sonra belli mi olur bu sefer Bush’a değil de Obama’ya falan fırlatıveriverir yırtık ayakkabısını.

Obama çıkıp üstüne yeni bir ekonomik kurtarma planı falan açıklar, herkes ayaklanır Galatasaray’a UEFA kupasını getiren Popescu’nun attığı son penaltıda olduğu gibi. Acun’u kesmez Adriana Lima falan tüm Victoria Secret’i getirir programa kutuları açması için, kutuları da Hamdi Bey bizzat kendi elleriyle açar cümle âleme nispet yaparcasına. Ödülü de yeni kurtarma paketine destek için bağışta bulunurlar. Kampanyalar başlatılır Türkiye sınırları içinde mösyö 1 minits’de kurtarma paketi açıklasın diye, Teğet’in ne demek istediğini anlamaya çalışmaktan yıldıkları için. Süper Loto’yu son hafta da tutturan gariban vatandaştan milyonlarca lira vergi alınır kurulan fona aktarılmak üzere.

Umutlarımız vardı her şeye karşı, her şey güzel olacaktı. Ama emekli edildik hepimiz korkularımızla birlikte. Ha bu demek değil ki öldük bittik, bittik biz. Hayatımıza devam ederiz. Suyumuz yoktur ama çamaşır makinemiz vardır, kontör almaya paramız yoktur ama son model cebimiz cebimizdedir. Elektrikler kesilir bir an şok yaşarsınız ama hayatınızın tık noktalarından biri olduğunu sonra anlarsınız. Ne güzel kesildi ama elektrik, kara talihime inat karanlıklar içinde bir güneş açtı benim için. Teşekkürler İBB, Teşekkürler Türkiye, Teşekkürler Çıplak Kral.

Yazı: Engin Arınan – İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Engin yazısını Can’a mailledikten sonra okulda yanına gelip sayfasının görseli konusunda istekte bulundu. Can eve gelip bilgisayarının başına oturduğunda Erdinç kapıyı çaldı. Erdinç Engin’in yazısını okurken İlknur görseli hazırlamaya çalışan Can’a umutsuz gözlerle baktı. O anda Can’ın kafasında geçen sayıdaki kahve içen tilki bir o yana bir bu yana dolanmaktaydı ki Erdinç okumasını bitirip yazıyı beğendiğini belirtti. Tüm bunlar olurken televizyonda yemekteyiz programı vardı ve hepsi Almanya’da yarışan Erkan Serçe’yi izlediler. Ekibin karnı acıkınca Songül onlara yemek yaptı.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın