DOĞALA ÖZGÜ ÜMİT IŞIĞI

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Kaçak var! Kaçak var!” diye bağırıyordu hayat arkasından tüm gücüyle alabildiğine yüksek tondan. Hızlıca koşuyordu Ümit arkasına bakmadan, kopan gürültüye kulak asmadan. Kafasından çıkmak bilmeyen karanlık hatıralarla, içinde Hâlâ var olduğuna inandığı ufacık ışığı bulmaya gidiyordu emin adımlarla. Yamuk yumuk delikten içeri girmeden önce üzerindeki, onu dış dünyayla bağlantı kurmaya itebilecek her şeyden kurtuldu. O’nun gözünden düşen yapma kirpiği elinden bıraktığında adımını atmıştı karanlığa doğru, yere değmeden vücuduyla ay ışığının bağı kopmuştu bile. 16 yaşındaydı ilk adımını attığında taşı toprağı İstanbul’a, Adana’nın bağrından kopup. Aksaray, Laleli, Sultanahmet derken kendini buldu tüm pis işlerin tam ortasında. Doğuştan gelen bir yeteneği vardı rol kesmeye, çok işine yarıyordu bu hafiften kaypak yanı. İnceden bir masumluk vardı yüzünde zamanla kirlendi o da bulunduğu sisin içinde. İlk kez kalbi kıpırdadı, kirpiği düşen kadının kirpiğini tutup ona geri vermek için gözlerine baktığında gözlerinin simsiyah ışıkla kaplanmasıyla, gecenin bir yarısı Aksaray’daki bir pavyonda. Aşkı yüzünden mahpusa düştü alkollü bir gecede Işık’ın çalıştığı pavyonu basıp fedailerden birini yaralaması yüzünden.

18 yaşındaydı güneşin Bayrampaşa civarlarına doğmasını beklediğinde. 2 yıl yattı adam öldürmeye teşebbüsten ümitsiz aşkı uğruna. O kendi ışığının peşindeydi, ayda 5 gün demir parmaklıklardan sızan dolunaya mahkûm olmuştu.

Şimdi geçmişinden kaçıyordu hiç yaşamamış olmayı istediği. Kapattı kendini 3 aya yakın bir süre için Adana’nın kırsalındaki mağaralardan birine. Yanına yaşamsal hiç bir şey almadı bu yola çıkarken. Günün büyük kısmını etrafını çeviren soğuk duvarlarla geçirdi. Arada dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler arıyordu. Hiç kimseyle konuşmadı bu süreçte iç sesi hariç. Doğanın ondan ne istediğini anlamaya çalışıyordu. Dinliyordu onun dışındaki fısıldanmaları. İyice güçten düşmüş, beti benzi atmış, vücudundaki etler sayılmaya başlamış, yüzü gözü uzayan sakallardan görünmez hale gelmişti ki; ben buraya büyük kaçış için değil yeniden doğuş için geldim deyip onu kucaklamaya hazır güneşin kollarına bıraktı kendini.

Gözleri kamaştı keskin güneşte. Ovaladı yumruk yaptığı ellerinin işaret parmaklarının dışıyla gözleri ışığa alışsın diye. O sırada sağ gözünden tek bir kirpik parçası çimlerin arasına düştü zamanla doğala karıştı. Işık’ınkiler çimlerin hemen altındaki ilk katmanda olduğu gibi durmaktaydı bir gün kabul edilme umuduyla.

Yazı: Engin Arınan

Engin bu hikayeyi çok değer verdiği bir arkadaşından dinlemiş ve kendi diliyle yazıya dökmüştür. Arkadaşı, bunun aynıyla yaşanmış olduğunu söylese de Engin buna bir türlü inanamamaktadır. Engin söz konusu arkadaşıyla bir kafede tanıştığını söylediğinde ise Hayriye Gülle’nin buna inanası gelmemiştir.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın