Şizofren Aşk

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Nemli bir oda, mavi perdeleri kaldırılmamış, çarşafları toplanmış boş bir yatak ve dinlenmemeye yüz tutmuş müziğin notalarıyla çevrelenmiş bir oda. Düşün içinde yalnız ben ve duvara yaslanmış bir resim. Elimde gene bir mürekkebi bitmek üzere kalem ve sana yazılmayı bekleyen boş bir kağıt. Belki de kim bilir yokluğundur ellerimin arasından bedenimi boşluğa salmamım nedeni. Kafamı kaldırdım düşerken gökyüzünün mavisini göriyim diye, yarısına kadar aralık pencereden içeri sızan rüzgar beni yana savurdu birden.

  Derin bir iç çekişin ardından yoksul bir uyanış karanlık hayallerden. Şakaklarımdan akan sıcak terin ele geçirdiği soğuk bir  beden,masum bir dokunuşun bıraktığı anlamsız bir tebessüm. İşte son zamanlarda bende bıraktığın hayalkırıklığı temalı yapbozun son parçaları. Belki de almayı unuttun çekip giderken. Kapının gıcırtısını duymadım yoksa gitmedin mi. Sessizliğin oturuyor hala cam kenarındaki koltuğumda. Kelimelerden yoksunluğun sevgimi sana hissettirmeye başladı sanırım. Suss! Konuşma! Çünkü bana sevdiğini söyledikçe , sadece beni sevdiğini düşünmeye başlayacaksın gene..

 Buğulu hayaller ve ıslanmış gerçekler yatağıma uzandığımda beni deli ediyor. Hatta aptal bir katil gibi yastığı çıplak ellerimle yüzüne bastırıyorum ve sonra küçük bir çocuk gibi sarılıyorum yastığa hüzünlü bir şarkı mırıldayarak. Gözlerimi kapamadan derin bir nefes alıp, son gözyaşlarını harcıyorum. Yorgun ve çaresiz aşkım sessiz şekilde uykuya daldıktan sonra,benliğimin  en derin noktasında beni ben kılıp bana acı verdiği için ondan utanıyorum.

 Deliliktir işte bize olmayanı olduğu gibi yaşatan ve ikilem labirentlerinde kaybolmamızı sağlayan.Çaresizliktir bazen insanın kaderi olan. Kötü yazılmış senaryoda başrol oynamak kadar  zordur. Onu kötü yapan diğer unsurları yok sayarak elinden gelenin en iyisi yaparak başarmak büyük bir haz verebilir insana. Bazen sadece senaryo değil birçok şey etkiler sahnedeki oyunu. Herşey hazırdır. Donk sesinden sonra yerlere kadar uzanan kırmızı perde birden açılıverir. Spotların ışıkları gözünü alır. İzleyiciler seni görse bile sen onları göremezsin. Gözlerini kaparsın ve hiçbir şeye aldırmadan aylarca emek harcadığın, alnından akan ter damlacıları artık son defa akacaktır.Artık oyunun sonuna gelinmiştir, son sözler söylenmiştir. Prens sevgilisine kavuşamadan hayatını yitirmiştir. Sahnede prensin son defa sevgisini sölerken düşen kılıcının sesi yankılanır izleyicilerin kulaklarında. Ardından gözyaşları ve alkışlar. Işıklarla birlikte başrol oyuncusununda gözleri açılmıştır. Çabasını son defa seyircileri selamlayarak bitirmek ister , onu izleyen bir seyirci topluluğu varsa eğer. Kalp atışarını çaresizlik ve hüzün artırır. Elini göğsüne koymana gerek yoktur, kulaklarında yankılanır. Perdeyle birlikte hayallerinde sona erer. Umut en son ölürmüş desemde sana, umut çoktan ölmüştür.

Ve işte sırıksıklam yine! Fırlattığın izmaritin üzerine basıyorum usulca, haydi üşütme kapat pencereni. Gözlerini kapamana gerek yok istesen de göremezsin  zaten öptüğümde ıslanan dudaklarını. Ruhun ıslanmış bir kere…

Yazı: Cem Vurnal

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

İlknur Cem’e, sayfa altı metniyle ilgili birkaç soru hazırlayıp cep telefonu mucizesi ile göndermiştir. Fakat kontörü olmadığını varsaydığı Cem, iki gündür kendisine bir cevap yazmamış olmakla beraber, Cem’den istenen “içinde -deli- geçen şarkı söyler misin?” sorusu yanıtsız bırakılmıştır. Bu şarkı İlknur’dan Cem’e gidiyor: Manga – Dünyanın sonuna doğmuşum…

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın