Acıların Drajesi

Minik pembe kalpler… Beyaz atlı prensler… Dünya güzeli prensesler… Evlenmişler ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar… Âşk hakkında her şey söylenmiş olmalı ama aklımıza sokup durdukları o pembe jelibon kıvamındaki kokmaz bulaşmaz mutluluk tekerlemelerini tekrar tekrar okumak istiyor insan yine de…

Âşık Draje bi sürü minik pembe kalpcikle karşınızda. Yüzümüzü ışığa çevirmiş güzel gelecek masalları okuyoruz size… Gözümüz kamaşıyor ve kör oluyoruz. Arkamızda bize nanik çeken gölgeler filan olduğunu da kimse söyleyemez. Çünkü bütün gölgeler dermansız kalmış artık. Kafası dumanlı gölgeler… Hep bir ağızdan konuşuyorlar ve ne dediklerini anlamamız mümkün olmuyor.

Karanlık bir tünelde üstünüze üstünüze gelen bir yük treni varsa gözleriniz kamaşabilir. Ve siz bütün gücünüzle, kulağınızda patlayan bütün o seslerin yüreğinizden kopup geldiğine inanmak istiyorsanız sizi kimse durduramaz. Ayaklarınız yerden kesildiğinde, yer çekimi yasası gereği yere çakılacağınızı söyleyenler çıkacaktır ve siz aldırmayacaksınız elbette.

Ve burnumuz ne kadar çok sürtülmüşse o kadar iyi biliriz ki; âşk insanlık tarihinde görülmüş en büyük mucizedir. Dünyanın en güzel, en yakışıklı, en akıllı, en komik, en duyarlı… En… En… En olağanüstü yaratığının gözlerinizin önünde çürüyüp kokuşan tek hücreli bir organizmaya dönüşmesine tanık olduğunuz bir mucize. Ya da karnınızdaki o tatlı gıdıklanmanın mide bulantısı olarak geri dönüşümü…

Aynı hikaye milyarlarca kişi için milyarlarca kez tekrarlanmış olabilir. Bütün hikayeler çok tanıdık… Yine de karamsar olmaya gerek yok. Âşk iyidir. İnsanı yeniler ve bambaşka bir şey haline dönüştürür. Heyecan verir. Falan filan… Nitekim âşk karışık iştir. Bir tür vecd hali… Tutkunun ete kemiğe bürünmesi… Doktorların obsesyon dediği bir akıl tutulması… Ve bazen en küçük iç kıpırtısında bile bulduğumuzu sandığımız hazine… Postacılar telefon faturası ya da kredi kartı ekstresi için de iki kez çalabilir kapınızı… Hazım güçlüğüyle kalp krizinin birbirine karıştırılması gibi… Belki bir tür hastalık hastalığı…

Âşık Draje şevkle, şefkatle, sevgiyle, neşeyle, huzurla, acıyla, melankoliyle, öfkeyle, kaygıyla, kıskançlıkla, kavuşma ve ayrılıklarla, adrenalinle, dopaminle, oksitosinle… Dolu dolu… Sarmaş dolaş karşınızda… İster sevişe sevişe, ister sövüşe sövüşe okuyun.

Varsın gasteler yazmasınlar bu şehrin âşklarını… Âşık Draje için hazırlıklara girişmişken güzel bir muhabbetle efkârımızı dağıtan Ömer, Burak, Cem, Elif ve Ozan’a teşekkürler… Âşık Draje’nin erken doğumundaki katkısından dolayı Alper’i de ihmal etmemek lazım… Amerika’da bin bir güçlükle boğuşurken bizi unutmayan Utku’yu da tabii… Belki de Emre Alettin Keskin en doğrusunu söylemişti… Âşk ölmez. Eskidikçe değeri artacak… Âşık Draje’yi en derininizde kamp kurmuş olan maşuğa ithaf etmek istiyoruz. Oyuncu Draje’de görüşmek üzere…

Erdinç Yücel – Genel Yayın Yönetmeni

Eylül 2009 Aşık Draje sayısını okumak için tıklayınız.

Kapak İllüstrasyonu: Birkan Can Evirgen

Tasarım: Songül Yücel

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın