İşte “komik adamla” beklentilerin üzerinde bir söyleşi: İLKER AYRIK

Neden tiyatro? Neden olmasın?

Geniş Aile dizisinde Öğretmen Mürsel karakteriyle yaz günlerinde evlerimize konuk olan, rol aldığı reklâmlarla hep konuşulan, tiyatro sahnelerindeki başarılı performansıyla gönülleri fethetmiş bir oyuncu… Oynuyor,  yazıyor,  yönetiyor… Oyunculuğa dair her yerde İlker Ayrık’ı bulabilirsiniz. 1979 Balıkesir doğumlu Ayrık, aslen Makedon. Komik, saf ve tez canlı tiplemeleriyle izlediğimiz İlker Ayrık’ın yarattığı karakterlerin aksine hayata karşı sert bir duruşu var.  Biraz “Pervasız” çokça gerçekçi bir duruş bu…  “Neden Tiyatro” klişemize “Neden olmasın?” gibi bir cevapla aslında kendini özetlemiş bir insan…  Ama siz özetten fazlasını istiyorsanız buyurun söyleşiyi okuyun.

Draje: Liseden sonra Balıkesir’den İstanbul’a neden geldiniz?

İlker Ayrık: Balıkesir’den buraya tiyatrocu olmak için geldim. Ben okul kazanıp gelmedim, tam Anadolu işi, çifti çubuğu satıp geldim. Anneme dedim ki, “ben İstanbul’a gidiyorum.” “Niye?” dedi. “Tiyatrocu olmak için” dedim. O da “peki” dedi. Geldim, burada bir kursa yazıldım. Kadiköy Halk Eğitim Merkezi’ne… Aslında dikiş nakış kursu gibiydi bu kurslar. Fakat niyeyse ben orada iki sene konservatuvar disipliniyle okudum. Ardından Müjdat Gezen Konservatuvarı’nı kazandım, dört sene de orada okudum. Ondan sonraki beş sene Müjdat Gezen’in asistanlığını yaptım.

Draje: Oynamaktan en çok keyif aldığınız karakter?

İlker Ayrık: Oynamayı en çok sevdiğim karakter yazarın veya senaristin iyi yazmış olduğu karakterlerdir o kadar.

Draje: Bir örnek verseniz?

İlker Ayrık: Sığıntılardaki rolümü çok severek oynamıştım. Bunalımlı bir aydını oynuyordum orada. İki kişilik politik bir oyundur. Polonya’dan muhtemelen Almanya’ya düşünce suçundan dolayı iltica etmiş bir adam… Orada bir tez hazırlamaktadır. Fakat eylemsiz kalıp fikrinin içinde bir boğulmaya gitmiştir. Tekst tasarım bir teksttir. Teksti çözümleyip o tasarım karakteri oynamak bana büyük bir keyif veriyor. İkincisi, Uçurtmanın Kuyruğunda… Rahmetli Savaş Hoca’nın (Savaş Dinçel) yazıp yönettiği bir oyun. Orada oynadığım rolü, böyle çok keyifle oynuyorum. Sebeplerinden bir tanesi tabii ki Savaş Hoca’nın yazmış olması. Sağken yaptığı son oyundur bu. Ve biz beraber çalıştık. Orada da bir adam intihar mektubunu yazarken kapı çalınır ve tereddütü gelir. Kendi tereddütüyle uzun bir süre yaşar. Oyunda ben tereddütü oynuyorum ve oyunda herhalde sekiz ya da on tipe giriyorum. Televizyondaysa çok derinlikli karakterler yok. Daha karton işler. Neredeyse senaryoyu okumayı gerektirmeyecek kadar karton işler… O an bakıyorsun, spontane, keyfin nasılsa öyle oynuyorsun. Ama en çok oynamak istediğim karakter diye bir şey yok.

Draje: O halde şöyle soralım, Hollywood’a gittiniz ve eski yapımlardan biri tekrar ele alınacak. tercih sizin, hangi filmde hangi rolü isterdiniz?

İlker Ayrık: Orada sinema dediğin zaman yönetmen işin içine giriyor. Ben iyi yönetmenle çalışmak isterdim. Oscarlık performans yoktur, oscarlık senaryo vardır. İyi bir senaryoyla Oscar’ı almazsam suratıma tükürün. Bakın Oscar performanslarına hep çok iyi senaryolardır. Yani rol olması gerek oynamak için. Şu anda verdiğim cevap belirleyici olacak… Bu o kadar iyi bir şey değil ama ne oynamak isterdim… Colin Farell kepazeliğinden sonra İskender’i oynamak isterdim. Makedon olduğum için yüzüm de uygundur.

Draje: Aykut taşkın ile Pervasız tiyatro’yu kurdunuz… Biraz ondan bahsetsek?

İlker Ayrık: Pervasız Tiyatroyu karakterize edebilmek için, kumpanya haline getirebilmek için Aykut ile beraber tiyatro kurduk demiyoruz. Biz hasbelkader kurulmuş bir tiyatronun oyuncusu olduğumuzu söylüyoruz ki, burada Pervasız’a bir karakter kazandırmaktır amacımız. Dolayısıyla Pervasız Tiyatro’nun kuruluş amaçlarından biri de budur. Bundan 15–20 yıl sonra şartlar olgunlaştığında, tiyatro olgunlaştığında, biz olgunlaştığımızda Türk tiyatrosuna yön veren, Türk tiyatrosunu belirleyen ve tiyatro tarihinde çıta olan, hatta tiyatro tarihine geçecek bir kumpanya kurmuş olduk. İddiamız da budur. Ölmezden önce eğer ki, bu hedeflerin dışında bir manzara varsa önümde, hayatım boyunca kendimi çok başarısız sayarım.

Draje: Pervasız çocuğunuz gibi o halde…

İlker Ayrık: Kim kimin çocuğu bilmiyorum. Biraz işteş bir hikâye var.

Draje: Pervasız Tiyatro’ya gelen kitleyle Müjdat Gezen Tiyatrosu’na gelen kitle arasında bir fark var mı?

İlker Ayrık: Şimdi, Pervasız Tiyatro daha butik bir tiyatro, yani daha çok tiyatro seyircisine hitap eden bir tiyatrodur. Müjdat Gezen tiyatrosu daha konfeksiyon gibi. Ama hedefimiz butik tiyatro meselesini daha ilerletmek. Neredeyse hotkutür çalışacağız.

Draje: Oynadığınız oyunun ideolojisine inanır mısınız?

İlker Ayrık: Oyunun ideolojisine inanıyorum tabii ki. Zaten yaşadığım için politik olmak zorundayım. Yaşamaya başladığın andan itibaren politiksin ya da geri zekâlı bir apolitiksin. Hatta apolitik olurken bile bir politiksin, diyalektik olarak o politikanın içindesin. Sadece çok pasifsin, malsın, malaksın demek…

Draje: Hepimizin bir duruşu vardır, siz dünyada nerdesiniz?

İlker Ayrık: Nerdesin… Buradayım, oyun oynuyorum. Pervasız Manifesto’yu da okursanız, orada birçok şeyi anlatıyorum. Pervasız’ın niçin var olduğuna dair her şey var.

Draje: Türkiye’de?

İlker Ayrık: Ölçek olarak Türk Tiyatrosu ve Pervasız olarak gideyim. Var olan terminolojinin öldüğüne bittiğine inanıyorum. Tiyatro terminolojisi de, siyasal terminoloji de bitmiştir. Herkes demokrat, herkes Atatürkçü, herkes komünist, herkes Müslüman, herkes sağcı, herkes solcu… Bu kadar tanımsızlıklar içerisinde hareket alanı bitiyor. Yani molla da diyor ki, “ben Atatürkçüyüm.” Terminoloji bitmiş durumda. Tiyatro terminolojisi de öyle. Herkes çok konuşuyor. Dolayısıyla konuyla ilgili çok konuşmak istemiyorum.

Draje: Beğendiğiniz yönetmenler?

İlker Ayrık: 4 sinema filmim var, Mustafa Şevki Doğan, Onur Ünlü, Raşit Çelikezer ve Arog’da Cem Yılmaz ile çalıştım. Dördünü de çok seviyorum. Ama Türk yönetmenlerden bahsedersek hayranı olduğum Ferzan Özpetek’tir.

Draje: Oyuncu?

İlker Ayrık: Hepsi meslektaşım, kardeşimdir. Ama hangisini en çok beğendin diyorsan Fikret Kuşkan’ı çok beğenirim.

Draje: Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?

İlker Ayrık: Müzisyen olmak isterdim. Tiyatro kolektiviteye mecbur olduğun bir meslek olduğu için zorlanıyorsun. Müzisyen olsaydım tek başıma yapabilirdim mesleğimi, tek sıkıntım o.

Draje: Malum havalar sıcak ve siz bu sıcak havalarda setlerdesiniz. Onun dışında yaz geldiği zaman İlker Ayrık ne yapar?

İlker Ayrık: Kış Geldiğinde ne yapıyorsa onu yapar, kışlıklar kaldırılır yazlıklar çıkartılır. Bir de yaz temizliği, eğer mümkünse ve de ihtiyaç varsa boya badana.

Draje: favori tatiliniz?

İlker Ayrık: Yok… Tatil biter ve anlaşılır iyi miydi? kötü müydü?

Draje: Gençliğin tiyatroya bakışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Gençliğe bir mesaj verseniz…

İlker Ayrık: O konuda eğitimci değilim, tiyatronun değerli bir şey olduğunu söylemeye bile utanırım. Tiyatro tarihi zaten kıymetli olduğunu ortaya koymuş. Tiyatronun değerli olduğundan haberdar değilse onun adına üzülürüm o kadar. Ben kalkıp da bilmem kaç bin yıllık tiyatro tarihi hakkında “olum bak tiyatro çok önemli lan, izlemeniz lazım” diyecek çaresizlik içinde görmüyorum ki tiyatroyu. Talihsiz olan ona katılmayan kişidir.

Röportaj: Beyrut Fatoş Yıldırım

Fotoğraflar : Betül KurtkayaB. Fatoş Yıldırım

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın