………………..!

Fotoğraf: Utku Atalay

Hepimiz iki kişi yaşarız. Ve bu bedenimizin arada kaldığı anlamına gelir. Kişilerden biri “düşüncenin hayat bulmuşu”, diğeri “düşüncenin hayat bulamamışı”dır. Ve birinin gözümüze bakıp anlaşılması imkansıza yakınken, diğerinin insanın anlamlandırma doğasına uygun sözcükleri mevcut olduğu için pekala mümkündür.

Düşüncelerinde öylece kalakalmış her şey için çok üzülüyorum. Çünkü sendeki “düşüncenin hayat bulamamışı” dile gelseydi, “senin yüzünden adım bu” diye bağırırdı suratına. “Neden ben” derdi. Aşkını haykıramamanın sendeki karşılığı, uzuvlara sahip olsaydı eğer, bi temiz pataklardı belki de seni. “Arkadaşı değilsin, bal gibi aşıksın işte” derdi.

Ve içinde bir devinim. Bir hengame. Bu iç konuşmaları artıran bir durumdur. Sen “düşüncenin hayat bulamamışı” kişiliğini yaşarken, iç konuşmalarınla kaşın gözün oynar. Ve yolda sokakta baş
kaları tarafından “allahallah” dedirtecek dudak büzmeleri yaşarsın. Daha ileri vakalarda el kol hareketleri görülür dersem abartmış olur muyum, bilmiyorum.. :).

Hayata karşı net olmak gibi bi zorundalık sıkar seni zamanla. İçinde büyür ve karışırsın hatta. Hiç bitmeyecek bir baş ağrısı gibi hissedersin aşkı. Benim anlamadığım neden aşk hissini “düşüncenin hayat bulamamışı” kişiliğinde yaşayıp,bu baş ağrısına katlanır durursun. Sevdiğin insanda olsa o senin dışında biri. Ve ne sen onun “düşüncenin hayat bulamamışı” halini bilebilirsin, ne de o, senin bu haline “bana aşık” anlamı yükleyebilir.

Korktuğun şey, istediğin karşılığı bulamamak mı?. İyi de bu ne zamana kadar böyle devam edebilir ki. Gürültüsüz patırtısız sessiz sedasız öylece geçip gitsin hayat. Ve sen bu bilinmezlikle yaşamaya devam et. Hipnoz sessizliği sakın bozma.. İçinden konuş sevdiğinle. Bu mudur?.

Yazı: Tuğba Hanım Şanlı

Fotoğraf: Utku Atalay

Tuba, cennette bulnduğuna inanılan, kökü yukarıda dalları aşağıda kocaman bir ağaçtır. Fransızlar ise üzerinde pistonlar bulunan, bakırdan nefesli bir çalgıya tuba demektedir. Tuba ismine sonradan bir “ğ” eklemlenmesinin sebebi, Arapça orijinalinde “u” harfinin üzerinde bir işaret bulunması ve “u”nun uzun okunmasıdır. 

Tuğba Hanım Şanlı Draje Dergi ile Facebook vasıtasıyla tanışmış ve iletişime geçmiştir. Kendisi çok pozitif bir kişi olup Hanım olan ikinci ismi bazı drajelere pek eğlenceli gelmiştir. Ebeveynlerine buradan selam eder hürmetlerimizi sunarız… 

Dergi çalışması sürerken zaten geciktiğimiz yetmiyormuş gibi gecenin dördünde elektrikler kesildi ve gecenin sessizliğinde sahura kalkan mahalle halkının bardak tabakları nasıl kırdığına tanıklık etmek zorunda kaldık. Elektriklerin gelmesini beyhude şekilde bekledikten sonra yatan drajeler sabah uykusunu alamadan kalkıp yeniden dergiye girişse de elektrikler yine gitti… Elektrikler yeniden geldikten sonra “hadi bu kez bitirelim” denilse de Tuğba Hanım Şanlı’nın sayfa altı hazırlanırken bir kez daha elektriksiz kalmış olmamız kaderin bir cilvesi olsa gerekir. Aşık Draje maceramızın böylesine süne süne sonuna gelebilmiş olmamız bize aşkın ne mene bir şey olduğunu bir kez daha hatırlatmış ve hayatımızın geri kalanını “bekar” olarak geçirmenin daha faydalı olacağını düşünmemize sebep olmuştur. 

Ayrıca bizi böyle uzun bir sayfa altı metni yazmak zorunda bıraktığı için tasarımcımız ve sanat yönetmenimiz Songül’e teessüflerimizi sunmayı bir borç biliriz.
Fotoğraf: Utku Atalay

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın