AŞK-i SAÇMALAMALAR

Eylülü dinleyen bir delikanlı sahafın önünden geçerken gözü takılır, gider bir kitap alır. Eski kitabı açar, papatya kurusunun olduğu sayfa… Yıllar öncesinden bir şair seslenir tüm heybetiyle. Tarih 12 Eylül’ü vuruyordur. Delikanlı bahardan kalma aşkı yüreğinde bu sese kulak verir.

“Delikanlım.. İyi bak yıldızlara onları belki bir daha göremezsin Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin…”

Nazım Hikmet

Delikanlı kitabı kapatır ve yüzünde tebessüm belirir.

Yaz bitti ve sonbahar tüm kapıları çalıverdi işte… Kiminin baharlardan kalma serüveni vardı aşıktı, vazgeçmek için vakti vardı, savaştı… Kimi vazgeçti, yüreğini aldı çekti gitti hiç dönmemek üzere. Biri vazgeçmeyi erdem saydı, biri kaçış… Her sonbahar biraz daha hüzünlendi yaşlı bilgeler. Çünkü değişen hiç bir şey yoktu. Çünkü her yağmurda yüzünün boyası biraz daha akıyordu gerçeğin.

“Bu gün benim gibi sevdalı var mı?

Bu gün benim gibi deli?

Yerlere serilmiş yüreği kan içinde.

Ben değilsem kim şu adam?

Bir zamanlar vardım, ben bendim.

Bu gün var olan neyin nesi?”

Ömer Hayyam

Bir kadın… Yüreğinde bahardan kalma bir aşk… Adam köşeyi dönüp giderken, kadın vazgeçiyor sevmekten. Erdem ya da kaçış… Vazgeçiyor savaşmaktan. Adam köşeyi dönüp giderken kadın çoktan şehri terk ediyor.

“Bir ikindi vaktiydi..

Cesaretimi rüzgara katıp

Kararımı verdim

Kimse fark etmeyecekti gittiğimi

Kirli bir arabanın camına

“Hoş çakal şehrim” yazmasaydım….

Sonbahar içimizdeki aşklarla, aşk acılarıyla ve muhtemel kalp kırıklıklarıyla geliyor. Hüzünlenmeye hazır mıyız? Bence hazırız, son olarak bir şiirle veda edeyim ben de.

AŞK-İ SAÇMALAMALAR

Aşkı saçmalıyorum,

Aşkı saçmalıyorsun,

Aşkı saçmalıyor…

Aşkı saçmalıyoruz,

Aşkı saçmalıyorsunuz,

Aşkı saçmalıyorlar,

Aşkı saçmalarlar,

Aşk saçmalıktır…

Yazı: Beyrut Fatoş Yıldırım

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Beyrut Fatoş Yıldırım, yaratıcı drajeler arasına İlker Ayrık röportajı ile katılmıştı. Aslında kendisini AŞIK röportajında da görmek istemekteydik. Oysa Beyrut şehir dışındaydı… Beyrut, Lübnan’ın başkenti olup nüfusu bir buçuk milyonun üzerindedir. Deniz etkisinden bir parça korunan bir körfezin kıyısındadır. 

Beyrut, 1950 - 1970 yılları arasında Ortadoğu’nun gözbebeği idi… Fakat biz kendisini daha çok iç savaş dönemindeki şöhretinden tanırız. Savaş 1991 yılında sona erdiğinde Beyrut bir harabeye dönüşmüştü ancak bunların hiç biri Beyrut Fatoş Yıldırım’ı bağlamamaktadır.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın