ARAYIŞ

Hissettiğimizi sandığımız kırmızı yastıkların üzerinde büyük harflerle yazılı olan duyguyu bir kelime ile ifade et, yokluğunda ismini koyamadığımızınkiyle aynı olsun. Erosun hayali oklarını kendine batır ki ilham versin. İnsanların uydurmacası,bahanesi ile birbirlerini tüketmekte hiç çekinmeden kullandıkları ve bu uğurda kirletilmiş olmaktan öteye geçemeyeni tanımlasın bana. Çünkü Shakespear’in yazdığı, Balzac’ın yaşadığı ve Orhan Velinin anlatamadığı karşılıksız silueti yaşamak istiyorum. Evet çok şey istiyorum, belki de olmayanı isteyerek saçmalıyorum.

Bizim sevginin saçmaladığını düşünmemiz, gerçekleştirilemeyen ümitlerimizden,sevgiden ne beklediğimiz ile elde ettiklerimiz arasındaki farktan doğuyor. İşte bu farkın ortaya çıkardığı boşluk, bu hayatta sığınabilecek en sonsuz haliyle yaşanılan anlarda unutmak istediğin ama kalbinden söküp atamadığımız kaybetme korkusu olarak karşımıza çıkıyor. Aşkı yanı başında soluyamadığımız her an, en mutlu anlarında bile o sonsuz yitirişi hep yüreğimizde taşıyoruz. Yitirişi hatırlatan yeni bir yitiriş başlamıştır artık. Derin savruluşların ardında aşk adını verdiğimiz kutsal duyguya sadık kalabilmek için kendimize karşı sadakatsiz davranıyorduk…

Aldanışlardan çaresizce teslim olmuş bedenim bir gölgenin grilerine bürünmüş. Faili meçhul cinayetin ölmeyi başaramamış bir kurbanı gibi ıssız sokaklarda yerde sırılsıklam… Bazen yağmurlu bir günde başlıyor aşk işte. Yalnızlık daha da üşütüyor ıslak bedenimi gecenin karanlığında. Sonra birden sabah oluyor ve güneş en tepede. Kaldırımın üstünde çırılçıplak bedenim usulca uzanıyor senin uzattığın aşk kıyafetlerine. Zaten hep olduğu gibi kirli ve yırtık sanki diğerlerinden farklı olacağını bekler gibi. Mümkünse üstüme olmasını bekleme her ne kadar ihtiyacım olduğunu düşünsen de. Bu yüzden kirletme beni, bırak çırılçıplak çıkayım bu kapıdan dışarı;senin bulduğun,benimse merak ettiğim ve henüz adı konmamış olanı bulmaya…

Ama bunu unutma ben asla vazgeçmeyeceğim arayışımdan Paul Eluard bana bir şeyler fısıldasa da:

Kapılar tutulmuş neylersin

Neylersin içerde kalmışız

Yollar kesilmiş Şehir yenilmiş neylersin

Açlıktır başlamış

Elde silah kalmamış neylersin

Neylersin karanlık bastırmış

Sevişmezsin de neylersin…

Yazı: Cem Vurnal

İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Cem’in yazısında şiirine yer verdiği Paul Eluard’ın gerçek adı, Eugene Grindel’dir. Kendisi dadacı ve gerçeküstücüdür. Aynı zamanda Fransız milliyetine sahip şairimiz, verem tedavisi gördüğü sırada bir Rus kızıyla tanışıp evlenmiştir. Kendisi birinci dünya savaşında da görev almış olup, bu dehşetli savaşı Le Devoir isimli bir şiir derlemesiyle dile getirmiştir. Le Devoir Türkçe’ye “ödev” olarak çevrilebilir. 

Bunun yanında yazıda alıntalanan “Karartma” adlı şiir Zülfü Livaneli tarafından “Neylersin” adıyla bestelenerek aynı isimli albümde seslendirilmiştir. Ve bu şarkı, sözleri nedeniyle TRT’nin pek de hoşuna gitmemiştir. 

Cem, bize bu yazıyı yazarken ne yediği, ne içtiği, ne dinlediği hakkında bir bilgi vermemiş olsa da kafasının içinde bu şarkının dolandığından kuşku duymamaktayız.


İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın