ANNEEAAA!!!!!

Zorlu geçen çöllerin tozlu rüzgarları eser tarih sayfalarından. Allak bullak olmuş çöl sıcaklarının altında kökleriyle fosilleşmiş su kırıntılarının içinde kaktüs çiçeği. Ve susuzluktan ağzı köpür köpür olmuş deve, kaktüsün kuru damarlarında su olup olmadığına bakmadan can havliyle atıyor ağzına.

Ağlayarak başlıyorum yazıma… Abi yazdım yazdım elektrikler bi kesildi gitti cağnım yazı. (Yemin billah!) Nah böyle yarım sayfa gitti Allah çarpsın!

Neyse ya, ben okuyanımı severim… Onun için dağları delerim… Bu yazıyı onun için yüz kere yazarım… (Yazarsam ne vercen?) Neyse bak açıkladım sevgimi de ehe. Bize bu ayki sayı için “yaz mevsimiyle ilgili bişey olsun olum” ultimatomu gelse de ben yaratıcılıktan yoksun biri olduğumdan ötürü mevsim = yaz = yazın napılır = sıcak = sıcakta bizi en çok darlayan şey nedir = saç gibi anlamsız bir metafora girerek konuyu saça kadar getirdim. (Düşünün!)

Bak ne diycem önemli olan iç güzelliğidir diye bi şey var ya… Öle söz olmaz olsun. Şimdi msn’de tanışmadığın insanlarla falan konuşuosun; zannediosun ki “oo bu Elizabeth Hurley ve Sharapova karışımı bişeydir ya da yüzü Ancelina Coliyi andırıyodur” diye. Ama sonuç hep hüsrandır. Resimle çözülcek bi iş de değil bu. Anlatacağım konunun bununla bi ilgisi yok ama dış görünüşe çoğu insan çok önem verir. Ben de veririm. Ama diğer insanlarınkine… Yani kendiminkine değil.

Beni gören arkadaşlar saçlarımın durumunu bilir. Saçlarımdan çok çekiyorum lan ben! Onu anlatıcam bak… Benim saçlarımla ilgili çok samimi anılarım var bak anlatayaım size bazı yerleri erkek muhabbeti gibi gelebilir ama bak dinle bi çok garip ya ehehe…

*Babamın tanıdığı bi yer vardı berber. Oraya giderdik biz hep babam tıraş olmasa bile beni götürür gazete falan okur orda beni beklerdi. Küçüğüz tabi.. 🙂 Neyse adamlar artık baya tanımıştı beni. Babamı zaten tanıyolardı. Yanlış hatırlamıyosam iki kişiydi sahibi, kardeşti bunlar neyse. Beni hep beyaz saçlı amca tıraş ederdi. Ben de hep içimden derdim ki, heralde bu adam sadece çocuk saçı üzerinde uzmanlaşmış. Beni hep bu tıraş ediyo. Bi de bu adam beni o kadar tanımasına rağmen. Geldiğimizde dükkana bana meraba ya da naber tarzı şeyler söylemezdi. İplemezdi heralde. Ya da küçük görürdü çoluk çocukla işim yok hissi vermeye mi çalışıyodu anlamıyodum. Bu adamla diyaloğumuz hep şöyleydi bakın:

Adam: Kafanı öne eğ!

Ben: Tamam amca.

Adam: Sağa döndür bakiim.

Ben: Döndürdüm amca.

Adam: Sola çevir oğlum şimdi.

Ben: Çevirdim amca.

Adam: Boynunu kırma çocuum.

Ben: Amca ben senin ebeni s.kiim. (Diyemedim tabi içimden dedim.)

Bi de manyak bana gıcık mıdır nedir? Kıl kaçmasın diye bişey bağlıyolar ya tülbent gibi böyle.. Hah… Onu boğar gibi takıyodu bigün o çengelli iğneyi boğazıma geçirecek diye çok tırsıyodum lan!

*Sonra yaş küçük tabi ezilmeye mahkumsun abi… Millet yayıla yayıla dönen berber koltuğuna oturuyo. Sana içerden bi tane bar taburesi gibi rahatsız bişey veriyolar. Hay ben sizin kurum ve kuruluşunuzun… Lan nolur ben de dönen koltuğa otursam… Olmuyo işte… Küçük çocuklar (benim yaşımda falan) geliyolar su içmeye eheheheh salağa bak taburede oturuyo der gibi dalga geçiyolardı.

*Şerefsizler ya!

*Hayır şımarık olucaksın başlıycaksın zırlamaya behöööyyy behööööyyy diye bak oturuyo musun o tabureye. Ama ben yapamıyorum ki, beni bi görüyolar içlerinden “oleeeyyy kurban geldi çıkarın tabureyi nihahaha” diyolardır heralde. Sonra bi bakmışsın hooop taburedesin.

*Bigün annem saçlarını kestircek ben de küçüğüm bi yere bırakamadı heralde. Beni de götürdü neyse anneme geldi sıra ben de orda mal mal oturuyorum. Annem çıkıcak gidicez diye.

Sonra bi an bişiy oldu. Baktım sanki annem saçını kestirmek istemiyo kuaför zorla kesiyo zannettim. Anneeaaa!!! diye salya sümük bi başladım sonra…

Annem: Olum nooldu?

Ben: Ya anneeea ya..

Kuaför: Sıkıldı annesi sıkıldı heralde.

Ben:Ya anneeaa ya.

Annem: Sıkıldın mı?

Ben: Ya anneeaa sıkılmadım ama ühü!

Annem: E… noldu peki?

Ben: Böhühühüm!

Kuaför: Yok yok sıkılmış bu!

Söyleyemedim lan! Hala da söylemedim şimdi içeri gidiyim de söliim hehehh hatırlarsa…

*Şu an ki saç uzayış raporumu bildiriyorum size… Önler: Dalgalı Favoriler: Kıvırcık Arkalar: Düz

*”Bonus kafa” olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum hadi hayırlısı

*Bizim sınıftaki kızlar saçlarımla kafayı bozmuş durumda kendileri saçlarıma 2 kez fön çektiler (Lissiima gibi bi adı vardı yanılmıyosam) bi kız arkadaşım da ördü. Ben de sesimi çıkarmadım bırak Cem keyiflerini alsınlar dedim sonra toka falan tutturdular ortam şebeği halini almış oldum baya. Bi de telefonla fotoğrafımı çektiler oooohhh…

*Şimdi vallaa saç konusunda çok rahatım taramıyorum on kilo jöle sürüp kimseye kendimi beğendirme gibi bi çabam da yok çok rahatım. Olsun ben mutluyum, bizim sınıftaki kızlar mutlu, webcamler de mutlu… Fotoğrafların da bişey dedii

Yok güzel işte ya…

Saygılarımla, 3 numara GÜVENTÜRK

*Ha bu arada artık tabureye oturmuyorum berber koltuğunda oturmanın da b.kunu çıkarmışımki Berber Mümin Abi: Cem dönme şimdi makas kafana batıcak.

Ben: Ya Mümin abi bırak ya çok zevkli.

Mümin Abi: Olum döndürme şu koltuğu.

Ben: Bi tur daa döndüriim son taam mı?

Mümin Abi: Olum çocuk musun sen? Bak tabureye oturucan gene şimdi!

Ben: Allaaahhhh KAFAAMMM KANIYYOOO MÜMİN ABİİEEE!!!!!

Mümin Abi: Battı işte makas!!!!!

Ben: ANNEAAAA!!!!!

Not: Bu yazıdan sonra saçlarımı Jason Statham’a özenip 3 numaraya vurdurdum ama Prison Break’teki Maykıla benzedim, şaka lan şaka… g.tüme benzedim, ne Maykılı. ehe ehe…

İlknur: Cem, neden açmadın telefonu geçen aradım seni sayfa altı metni için? 
Cem: Aradın ama ben emlakçı sandım, açmadım çünkü kira borcum eyice gabarmıştı. İnşallah bunu okuyorsundur nadir abi… Bu şarkıyı tüm Drajecilere ve kirasının gününü geçirip “ne bok yiycem?” diyerek geceleri yatakta sigara içenlere gönderiyorum…  

fumer fumer beaucoup fumer, J’ai renversé garde-robé, Je peux pas revenir à soi, Oh, j’ai gémi pourquoi..   

i smoke very much, i knocked down the wardrobe i can’t snap out of it, Uh, i moaned very much.. 

Yazı, Çizi, Her Şey: Cem Güventürk

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın