GİDERKEN

Gönülsüzce yarı açık bırakılmış bir kapıdan içeri girilen bir dehlizdir hayatımız. İrademizde olmadan bize bahşedilen birkaç on yıllık gün tüketimi. İstemeden doğduğumuz gibi istemeden ölüyoruz. Ve birileri giriyor hayatımıza, birileri çıkarken. Bunlarda bile tam olarak kararı biz
veremiyoruz. Kimi bedenini kimi sigarasını sunuyor bize, resmi dosya arasında verilen para ehemmiyetiyle. Her gidenden bir şeyler kalıyor ya da her giden bir şey götürüyor paradoksunda kan kaybediyoruz. Kimsesiz yaşamak zor mu bilinmez ve herkesle yaşamak yoruyor. Yanında sıçtığın, kustuğun, sarhoş olup oraya buraya tükürdüğün adam ya da kadın sonradan toplumun bir neferi oluyor kişinin zorlu savaşımında. Düşünmeden yaşamanın aslında şahane olduğunun farkına varıyorsun. İt gibi üşümenin ya da ne bileyim kedi gibi kin beslemenin cazibesinde kendi varoluşunu sorguluyorsun. Ama dedik ya şu satırları yazmaya harcadığım birkaç dakika bile ne zaman sonlanacağını bilemediğin yaşamından kaçıp gidiyor umarsızca.

Birileri giderken hayallerini de götürüyor. Sonra gelenler yitirdiği ‘hayal beklentileri’ ile kapında beliriyor. Ve yine senin elinde olmadan damarlarından beynine nüfuz ediyor. İstemeden olan her şey canımı yakıyor. Kusma sonrası boğazda takılan erik tanesi kadar tıkayıcı, burnunla dudağında kalan pis koku kadar acı. Acıyı somutlaştırarak daha da doyumsuzlaştırıyorsun. Hani şu istemeden canına yapışan acıyı. İstemeden bir şeyleri isteyene kadar mücadele veriyorsun, istemeden istediğini kaybedene kadar.

Yazı: Hande Polat

İllüstrasyon: Hayal Deniz

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın