savaş savaş içindir

İllüstrasyon: Evrensel Kamil

(hakkında bildiklerimiz, duyduklarımız)

“Kuşlarımızın kafalarını kopardılar, çocuklarımızın ayakkabılarını kestiler, ağaçları ortadan böldüler” (t.c. kürt illeri, 2015)

Katliam! denince bıçağın sivri ucunun boğazıma girmesi-

oysa/çünkü

ölüm tek kişiliktir

dikey insan, ayaklarıyla adımlayınca yeryüzünü hurraa tarih göründü ufukta- kanlı kesicileri, haritaları, tıkır tıkır saatleriyle. savaş insanîdir.

insanlıktan bir çekilme, bir taşma, bir sapma sonucu olmuşuz, olmaktayız. soluk ama sirayetliyiz. savaşlarda ve savaş aralarında meşhur taktiğimiz, işitemedikleri, kıra kıra kekeme sandıkları dillerimizi toplayıp çekilmektir saydama. Ordan harflerimiz görünür..  (“gölgeler halkı bildirgesi”nden)

insanların sebepleri vardır

kıyım  günlerinde ölü fotoğrafları, güz yaprakları gibi sanırsın ağaçlardan dökülüyorlar her yere. (eline öldürücü geçiren ve sebep geçiren herkes ölecek ve öldürecektir.)

insanların lisanları vardır

onların da bütün hayvanlar gibi  derileri  vardır. deri, et, sinirler, öd, dil… delinebilir, kesilebilir, koparılabilirler. bu durumda bedenin dışında hiç bir yerde işi olmayan kan, akar.. (insan konuşan, mantıklı, hesaplı hurdalıdır; sadece sıcak kanlıları, memelileri değil, dilsizleri, eşyasızları, soğuk kanlıları, kansızları, havayı ve suyu bile öldürebilir ve öldürürler.)

ölüler, sakatlar ve kemikler dehşet ertesi  insanlara musallat olurlar, toprağın altında ve üstünde takırdarlar. bazen yeni intikam sebepleri olurlar, bazen insanları yoksunluğun boşluğuyla iki büklüm yerlere çakarlar; bazıları gölgeler halkına karışır.

insanların iktidarları vardır (=iktidar namlunun ucundadır, hem sapındadır)

dokunduğum ilk öldürülmüş insan cesedi: gülhane adli tıp morgu. 18 yaşında. öğrenci yurdunda. devrimci. başka devrimciler öldürdü. mum gibi teni, hiç kan dolaşmamış gibi içinde, soğuk. ölü alnını öptüm. kan deliği görünmüyor.

hatırladığım ilk korkunç rüyam: gümüşsuyundaki eski trafonun önünde yerde yatan koca göbekli insanın göbeğinin üstünde zayıf bir insan zıplıyor, o zıpladıkça alttaki adamın ağzından at nalları fırlıyor.

(“Ölüler dirilmez ve hiçbir şekilde sonsuza kadar yaşamazlar, bir süre daha, sökülmemiş kalplerde kalırlar. Gölgeler canlıdırlar ve titizlikle canlılıktan yanadırlar.” (ghd)

insanların siyasetleri vardır 

savaş meydanlarda değil kafalarda gelişir, insan kafalarında. hayvan kafalarına savaş ancak kurşunlarla, kesicilerle girer, öbür türlüsüne kapalıdır hayvan.  (ve gölgeler halkı.)

biz yurtsuzuz. fikri-firarisiyiz yurdun da, yurtluluğun da.  Gölgeler ki varlıkların ışık düşümleri. Gölgeler ki otların, ağaçların yerçekiminden yükselen dalları, gölgeler ki hayvan. Gölgeler ki kanat… (ghb)

insanların yurtları vardır

savaşın bir zümerası vardır bir de periferisi –zümerasında güçlü olan,  güçsüz olanın önce canını çok yakar, sonra çıkarır. evlerini kırar, çocuklarını mahsus öldürür, kıymetli harflerini çalar. onlara savaş kahramanları, şehitler denmektedir. bütün tarafların ölülerine bunlar denmektedir ve birileri bütün bunları kameraya çeker. periferide, olduktan az sonra, savaşın filmi ve fotoğrafları seyredilebilir. ama periferinin de zümeraya dönüvermesi (modern) bir an meselesidir.

Ve ekrangöz –dayanır. Ekrankulak –dayanır.Yangın ateşi ısıtmıyorsa bunları bizzat, dayanırlar. (yoksa hasıl her allahın günü kalkıyoruz yataklardan, yatıyoruz yataklara henüz buralarda)

“…. tek birikimimiz, yolumuz, o şimşek parlama anlarının aydınlattığı patikalar. Bizi oralarda uçuşturan  yoğunlaştırılmış heves’imizi, durumların, anların içinde körüklememizdir tek yap’tığımız şey (=arzu/eylem-arzu/söylem).  İmkansız’ı değil, tarihsiz’i; kanıtı, bilgisi anında olanı, düşlerin ve sislerin ardında belireni arzulamaktayız. Gözlerimiz keskin ve net bakışlıdır; bakışlarımız kullanışlıdır.”

insanların yıkanabilen, ayar tutan beyinleri ve “kitle  düzlüğü”  vardır

tabanca ile atış talimi çöplükte. tenekeyi vurdum. sanki ben vuruldum; sert ses, sert demir, geri tepmeli.

gecekondular. “faşistler gelirse ateş et!”cem. karanlıkta nöbet tutunca karanlık canlanır, kıpırdar, bir sürü faşist olur. geliyorlar! sandım herkes kaçtı, ben de, elimde ağır tabanca, patlamasa bari diye.

ne’lerimizi nasıllarımızla edindiğimizden nasıl’larımız ne’lerimizle aynı olduğundan;  araklarız kendimizi  kitle düzlüğünden” (ghb’den)

insanların  özgürlük yutan kursakları vardır

insanlar mütemadiyen ötekilere bölünür ve ötekileri öldürür. bütün ötekiler, Baba’larını kurar, besler, büyütür ve altına otururlar. orda omuzlarda ve yüreklerde özgürlük  taşınmaz, oksijenin ciğerlere tatlı kamçısı şaklamaz. orada eriyik beyinler örgütlenmesi;  orda beslenmenin kesinliği, öngörülebilirliği ve rehaveti hüküm sürer. ve sürekli bir bastır(ıl)ma ve karbondioksit.

Gölgeler ki babamız yoktur, babanın ne gözüne girileceği ne de,  bir kolunu bacağını olsun koparmaya çalışıldığı, heba enerji debelenmesiyle geçireceği  zamanın ve mekanın da kaçkınıdır onlar.” (ghb)

“Ve ortalığı  bereketli bir uğultu sararsa, uyuşuk alışkanlık ve aptallıklarla ağırlaştırılmış o  sıvışık insanlığın  düz dünyası, mantığı ve manaları,  arzu ve çıldırıyla kırılırsa, hemen oracıkta özgürlük, varlıkların içleri, içlerin karmaşası malum olmuş ona ve  nevri dönmüştür. Nevir dönüklüğünün kanıtları ve sonuçları tarihte aranmaz, anda bulunur.”

Bir de biz, ecelsiz öleceksek, ormanda dalgın, oyalanan bakışı avcısıyla gözgöze gelen ceylan gibi avlanırız; bir baş çevriminde.

Yazı: Defne Sandalcı

İllüstrasyon: Evrensel Kamil

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın